Uyarı: Bu bir interaktif hikayedir. Bölüm sonunda okuyacağınız sonraki bölümü sizin seçmeniz gerekir. Otomatik olarak bölüm geçilmiyor, seçim gerekiyor yani.
Keyifli okumalar dilerim.
🏰
Çok eski zamanlarda bir krallık varmış. Bu krallık sihirli topraklar üzerinde hüküm sürermiş. Yerli yabancı bir sürü turist, tacir gelip geçermiş ama kimsenin tercüman kullanması gerekmezmiş. Çünkü bu sihirli toprakların büyüsünde hangi dilde konuşursan konuş anlaşabilmek varmış.AnnCefi tam dokuz diyardan oluşan bir büyülü kıta imiş. Bu dokuz diyardan yedincisinde geçen hikayeyi anlatacağım size.
Yedinci diyar kendi halinde yaşayan küçük bir krallıkmış. Bir gün tüm halkı şaşırtacak ve diğer diyarlara kadar ulaşacak büyük bir haber patlamış. "Deli kral Üşütük kızına prens arıyor!"
Bu haberle birlikte prens adayı olan herkes seçmelere katılmış. Sarayın içinden dışına ve hatta küçük krallığı aşacak kadar dışına taşan bir sıra oluşmuş.
___jenerik sonu___
Zaten...
Kim fırsatı varken prens olmak istemezmiş ki?
"Sıradaki!"
"Evet... Söyle bakalım delikanlı, neden seni seçmeliyiz?"
"Efendim siz Deli kralsınız, kızınızın adı Üşütük diye çıkmış. Sizi dengeleyecek bir sağlıklı ve akıllı lazım."
"Dur bir dakika!"
"Hadi seninle sağlık noksanımız tamamlanacak diyelim, akıl eksiğimiz yine tamamlanmamış olacak. Buna ne diyorsun?"
Ağzına laf tıkılan genç, askerler tarafından zorla sıradan uzaklaştırılmış. Kapıdan çıkana dek ise bağırıp çağırmaya devam etmiş ve zorluk çıkarmış.
"Çok iyi cevaptı." demiş prenses babasının koluna uzanarak. Kral prensesi başından öpmüş ve yanıtlamış. "Seni evlendireceğiz dedik ama kendini beğenmiş bir kütükle değil, insanla."
"Ne?" Şaşırmış prenses.
"Bana uygun eş adayı olmadığını kanıtlamak için iddiaya girdik sanıyordum. Cidden evlenmemi mi istiyorsun?"
"Hayır, küçük kirazımı görmemeye dayanamam. Sadece halkın arasındaki evde kalmış prenses dedikodusunu susturmak için düzenledik bunu, unutma."
"Baba... Aynı halk sana Deli, bana Üşütük de diyor. Ama bunu hiç umursamıyorsun."
Kral homurdanmış. "Bana hakaret olsun diye demiyorlar. Öyle olsa kelleleri tehlikeye girerdi, bilirsin."
Prenses kıkırdamış. "Hayır, sen kimseye kıyamazsın. Herkes kral sansın ama sen yumoş kalpli bir ayıcıksın."
Kral öksürerek düzeltmiş. "Öhö! İnsanların önünde." Tam bu kısımda sırayı hatırlayan prenses kafasını çevirip de sırası gelen prens adayı ile gözgöze gelmiş. Az önceki konuşmalara tanık olan delikanlı kendi isteğiyle sırayı terk etmiş. Prenses ve kral bu durumda birbirine bakmış. "Sıradaki!"
Fakat prenses ve kralın bu seçmeleri sırf eğlenmek için düzenlediğini duyan on kişi kadarı da sırayı terk etmiş. "Eh... Gurur güzel şey tabi."demiş kapibara.
"Efendim siz sormadan ben anlatmaya başlayayım." demiş sırası gelen adam. "Prensesinizin evlendikten sonra da özgürce yaşayacağını temin ederim. Onu mutlu etmek ilk vazifem olacaktır. Devlet işleri sonra gelir. Hem zaten inanmıyordum ama buraya gelince daha da emin oldum ki... Prensesinizin üşütük görünen hiçbir yanı yoktur. Oldukça güzel. Tabii sizin kızınız olması da onu ayrı özel yapıyor. Sizin stratejik zekanıza hayranım. Size neden Deli diyorlardı?"
"Hmm, bu oldukça iyi görünüyor." Prensesin yorumundan sonra Kral da ilave etmiş. "Bu kadarını ben de beklemiyordum. İddia yatacak mı?"
"Yakışıklıymış da!" diye ekleyen kapibarayı duyan adam yerinde sıçramış ve geri kaçmış. "Kunduz! Sarayda kunduz var!"
"Hayır cahil herif. Ben bir kapibarayım."
"Bu yaratık bir de konuşuyor!"
"Yaratık mı? Sen benim hayvanıma ne diyorsun? Defol sarayımdan!" Prenses kovmasa bile ayaklarını kıçına vura vura kaçacakmış ya neyse...
"Sen ki gözleri derya deniz..!" diyerek coşkuyla gelmiş bir yenisi. Kral ve prenses dikkatle izlemiş bu tek kişilik gösteriyi.
"Saçları kıvrılan alev misali." Diz çökmüş genç adam. Ellerini kaldırıp oynatmış. Coşkusuna beden dilini de katmış. "Bir kuğu gibi süzülür bedeni." Göz kırpmış ve ispanyol stili bıyığını kıvırmış. "En önemlisi de göğsünün içindeki yüreği." Krala bakmış. Kral, kızına dönmüş. Göz süzmüş ve kaş göz işaretiyle 'oluru var' demiş. Genç adam bağırmış. "Güzel kafasının içindeki düşüncesi. Al beni! Al beni!" Prenses bir kahkaha patlatmış.
Gülüşüyle birlikte sessizleşen ortamda kral söze girmiş. "Sanatçı adamlar ince ruhlu olur. Kadın ruhundan da anlarlar. Az öncekini son anda kaybettiğimize üzülmüyorum." Prenses başını eğip dudak bükmüş babasına. "Çok safsın babacığım, bu üçkağıtçı Cefiland şairinden alıntı yapıyor, yapamıyor. Doğru düzgün ezberleyememiş bile. Rezil etti şiiri."
"Alakası yok prensesim. Sizi görünce ilham doldum ve dilimden dökülüverdi. Susuz kalmış kurak diyarda bana yağmur getiren bir melek gibiydi ilham perim oluşunuz."
"Buzul diyarı manileri? Ciddi misin? Çaldığın kaynağı değiştirince anlamayacağımı mı sandın? Git, benden uzak ol."
"Gideri vardı be kızım."demiş kral.
"Baba methiye özlediysen özgün şairler getirteyim sana. Ama emek hırsızlarına bırak kızını vermeyi ekmek bile verme."
Sonraki adaylar da gelip geçmiş. Birisi bedenini zihninden daha çok geliştirmiş diye elenmiş. Diğeri zihni çok gelişmiş ama aşırı mantıklı oluşu mecazları kavrayamayışa yol açmış, prensesin duygularını ilk görüşte ezmiş diye elenmiş. Sonuçta bu bir yetenek sınavı değilmiş ve aranan şey ise insanlıkmış. İşte bunun değerini daha da mumla arayarak anladıkları sırada bir talip gelmiş ki ne talip...
Mal varlığı bu krallıktan bile fazla olan bir prens prensese talip olmuş. Devlet işlerindeki başarısı da kulaklarına gelmiş, ünlü biriymiş. Ne olmuş da bizim üşütük prensesi bulmuş ki? İşte bunu konuşmasından anlamışlar. Kibir abidesi, kontrol manyağı biriymiş ve asıl niyeti kendinden daha alçak gördüğü bir soyluyu kontrol edebileceği için almakmış. Parasıyla satın almak, mecbur bırakmak... Sırf kral olunca alacağı yetkiler için evlenmek amacıyla öylesine bir prenses arıyormuş. Bunca zaman evlenememesine şaşmamalı. Kim parası için köpek gibi emirlerle yaşamayı kabul eder ki?
Küçük krallıkları bu evlilikle birçok açıdan refaha kavuşacak olsa bile bu -adı var kendi yok şanlı- hadsiz prensi bizzat kral kovmuş.
"Ben kızıma kalbini açacak bir koca arıyorum. Onu parasıyla kapı bekçisi yapacak bir banka değil."
"Benim kim olduğumu unutuyorsunuz, diğer diyarları birleştirip üzerinize salacak güce ve kudrete sahibim ben! Bunu ağır ödeyeceksiniz. Eğer şimdi özür dilemezseniz..."
"Diğer diyarların kızlarından özür dilerseniz belki diyarlar birleşebilir, işte o zaman tehdidinizden korkabiliriz ve bunu bir düşünebiliriz fakat özür dilemeye alışkın olmayan bünyenizle özür beklemek çarpmasın?"
Prens geldiğinden beri ilk defa susmuş ve dönüp sinirle yürümüş. Yardımcısı da peşinden giderken ona "Hani bu krallık daha kolay kafaya alınırdı?" diye isyan etmiş.
Zavallı yardımcı da ağzını açıp "Sorun sizde efendim." diyememiş. Onun yerine bu zorunlu ve tehditli hizmetten kurtulmak için tahminen ne zaman ölürüm diye hesaplama yapmış. Belki de kara borsadan ölüm iksiri almalıymış.
Kendi kurallarını oluşturan Orta Çağ paralel evreni. Hakkında daha fazlasını okuyun AnnCefi Evreni.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Ziyaretçilerimize Reklam göstererek Inkspired'ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen Reklam Engelleyici'yi beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bize destek olun.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired'ı normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin.