kazuki-kirigaya Kazuki Kirigaya

2000'li yılların yaşlı ninesi kırık belini tutarak söverken bir şekilde öldü. Gözlerini açmasıyla bambaşka bir dünya, yepyeni bir beden ve hayatından eksilen yılların, yaşının durumuyla karşı karşıyaydı. Modern zamanın eski kafalı ninesi, gelecek zamana göç etmişti! Hangi kör cinsiyetini yanlış girmiş bilinmiyor, yüklü bir para miktarına bakarak "sapına kadar erkeğim lan ben!" diye bağırarak cezai işlemden yırtmak için sırrını sıkıca tuttu! Bu, küfürbaz ve radikal bir ninenin geleceğe gitmesinin, erkek kılığına girip terk edilmiş gezegenin fukara babası oluşunun, g.tüyle dağları devirip Federasyona sövüşünün ve en sonunda da Federasyondan rütbeli birine tutulmasının hikayesi. "Körebe oynamak gibiydi aşk, hepimiz kördük ebemizi gördük." Uyarı: Nine küfürbazdır. Tür: Gelecek, yeniden doğuş, gender bender, romantizm, bilim kurgu, askeri, gelişim, komedi. Geçmişten gelen isyankar nine X dövüş sanatları dünyasından gelen disiplinci usta dede Başlangıç:30.10.22


Micro Kurgular Fütüristik Tüm halka açık. © Saklıdır.

#genderbender #gelecek # #komedi #erkekkılığınagirenkız #romantizm #yaşlıanakarakterler #yenidendoğuş #askeri #gelişim #federasyon
7
6.6k GÖRÜNTÜLEME
Devam etmekte - Yeni bölüm Her 30 günde bir
okuma zamanı
AA Paylaş

01:Anılar

Küçük ufak tefek bir ev kara gömülü duruyordu. O zamanlar 40 yaşlarındaki bir kadın enerjik bir biçimde karları küreyip yolu açıyordu. Kar diz boyuna ulaştı, verdiği nefes buhar olarak yayıldı.


Alnını sildi, elleri küreğin sapını sıkıca kavrardığında ve belini eğip büktüğünde herşey otomatik olarak hallediliyor gibi seri bir hızda devam etti. Yıllarca bu işi yapıyormuş gibi kısa sürede yol açıldı ve o kısa sürede sadece bedeni değil, zihni de tarihi ufaktan bir aralar gibiydi.


Küreğin sapını kavrardığında o metalin soğuk hissi damarlarına işlemişcesine işaret parmağı bükülmüştü farkında olmadan. Tetiği kavramış bir hassaslıllkta. Ve o eski alışkanlık küreği bir kişeye bırakırken işaret parmağını baş parmağıyla ovuşturmasına sebep de olmuştu. Titreyen elini ovuşturup ısınmak adına eve ilerledi. Kapıyı açıp naylon notlarını bir köşeye dağınıkca bıraktı.


Içerisi olabildiğince minimal tutuldu. Zaten ev de küçük bir kulübeyi andırırdı. Bu ufak yer biz zamanlar 13 kişiye ev sahipliği yapmıştı. 10 çocuk bir odaya tıkılı yatmak. Anne ve babası ayrı odada, bir de anneannesiyle yaşamaktaydı o zamanlar. Epey de ufaktı. Ninesi, epey hamarat bir kadındı ve kız erkek demeden çalıştırırdı. Babasının ekip biçtiği ufak bir yer vardı lakin daha çok birkaç hayvanla geçinirlerdi zor bela. Sessiz odada sessizce kaldı ve pencereye düştü bakışları. Orada. Büyük ve iri bir ağaç. Dut ağacıydı. Annesi yapraklarıyla sarmasını yaptığında ailecek bir şenlik havası oluşurdu...


İri iri dutlar dallara ağır gelip bükecek kadar boldu. Şimdi hala o ağaç kışın bile sapasağlam bir şekilde ayakta durmasına rağmen, onun beli bükülmüştü. Belli ki, ağaçlar insanlardan daha bilge olmakla kalmayıp daha da sağlıklıydı. Şimdi o ağacı diken kişinin mezarında bir karış çimenler büyümekteydi. Ninesi bu ağacı çocukluğunda babasıyla diktiğini özlemle anlatırdı ve şimdi, Ninesi gitmiş kendisi de ölüme yaklaşmış bir vaziyetteydi.


O ağacın dalları yaşın güneşten kışın rüzgardan korurdu. Bulanan dalları yakacak olur, meyvesi ve yaprağından faydalanılırdı. Nice pikniklere nice mutluluklara şahit olmuştu ve şimdiyse sadece...


"Sadece sen ve ben kaldık" cama dokundu, gözlerinde anlaşılmaz duygular parıldarken.


Sadece sen ve ben kaldık... soğuk kış çetin geçiyor, aramıza mesafe ve soğukluk katıyor. Buna kanma, yalnız sen kaldığında sessizlik batacak sana.


İçinden mırıldandı ve başını çevirerek elini buz tutmuş camdan çekti.


Sobaya ilerledi. Ceviz kabuklarını attı, sobanın üzerinde kızarmaya yüz tutan kestaneleri çevirdi ve, sobada yanan portakal kabuğunun odaya doldurduğu o koku gergin sinirlerini gevşetti.


Bir tabakta doldurulmuş kestaneyle koltuğa oturduğunda bosca elindeki tabağa baktı. Yiyemedi.


Küçükken de bu kadar olurdu ve 10 kişinin bir kestane için kapışması dün gibi saklındadır. O zaman unutulmaz gelen lezzet şimdi damağında kuru bir kum parçası gibiydi. Yatmakta zorlanarak su içti.


Ah, ne zamandır çay demlemezdi. Sohbet yoktu ki çaya ihtiyaç olsun.


Nefes alış seslerini dinlerken başını kaldırdı ve duvarda asılı kalan o tüfekle bakıştı.


Babasıyla avcılığa çıktığında sıkça kullanırdı. En iyisi değildi belki ama babası keskin görüş yeteneği ve odaklanma sabrına hayran kalarak ona özenle öğretti. Şimdi bile, arasıra tavşan yakalayarak bundan beslendiği olurdu. Ara ara sülün de vururdu lakin bu aralar artan yasa-dışı avcılık pek çok canlıyı azalttı.


Elbette suçlulardan biri de kendisi olsa da bundan bihaberdi. Evinde televizyon yoktu. Telefon onun zamanlarında zengin işi sayıldığından hiç eve girmedi. Sonradan kendisi de ne alma gereği gördü ne de ona para harcamaya istekliydi.


Kahverengi sehpaya uzanıp radyoyu çalıştırdı.


"Şimdi haberlerle sizlerleyiz..." konuşma devam etti ama aklı hiç de orada değildi. Hiçbir sözü duyamadı. Bir anda aklına başka bir anısı gelmişti.


Annesi ve babası bir süreliğine ayrıldığında. Küçük erkek kardeşi haydutlar tarafından esir alınmıştı. Bu tüfekle bir başına tırmandı dağa. O zamanlar delikanlıydı ve ergenliğin verdiği sinirle tüfeği kapıp bir grup adamın ortasına daldı.


Elbette adamlar bacak boyuna ulaşacak bir bücürden kokacak değildi. Sonuç, ellerinde olan iki rehineydi... ama o zamanlar gözü kara biriydi ve en sonunda adamları bezdirmekle kalmayıp kardeşiyle kaçmayı başardı.


Ne izler vardı o tüfekte... hangi anıların geride bıraktıkları. Şimdi ninesi gitti, babası ve annesi ayrıldı. Kardeşleri bile ondan saha yaşlıydı ve evin en küçüğü olmak demek, herkesin koruması altında bir cesaret ve şımartılarak büyümek denirse, hepsi yaşlılıktan, hastalıktan ve belli sebeplerden dünyayı terk ettiğinde, hiç izin verilmeyen o olgunlaşma safhasına ister istemez geçmek demekti.


O çok inatçı ve huysuz biriydi. Bununla da kalmayıp normlara karşı çıkarak evliliği reddetti. Ninesi yalnızlıkla bir ömür sürmeyeceğini söylese bile o umursamadı. 12 kişi vardı, ne yanlızlığı? Ama hayır, yaşlıların ayrı bir bilgeliği vardı. Sonunda o da yalnızlığın kaderinden kaçamadı. Eski inatçılığı ve huysuzluğu dursa bile bu çocuksuluk onun ruhuna işlemiş gençliğinden bir parça idi.


Ve şimdi.


Herkes gitti.


Dünyada bir başına kalmış gibi.


-Devam Edecek-


03 Temmuz 2023 11:04 0 Rapor Yerleştirmek Hikayeyi takip edin
4
Sonraki bölümü okuyun 02:Sokak turu

Yorum yap

İleti!
Henüz yorum yok. Bir şeyler söyleyen ilk kişi ol!
~

Okumaktan zevk alıyor musun?

Hey! Hala var 50 bu hikayede kalan bölümler.
Okumaya devam etmek için lütfen kaydolun veya giriş yapın. Bedava!