Bir varmış bir yokmuş...
Günümüzden âhir zaman sonra; insanlığın gelişip yükseldiği, yükseldikçe doyumsuzlaştığı, hak yediği ve insanlığını kaybettiği bir zaman gelmiş.
Bu zamanda insanlar o kadar hazırcılığa alışmış ki çok kolay gibi gözüken bir işin üstesinden gelemez olmuş. Onlar için hep bu işleri yapacak birileri olmuş: O uzuvlarını yormasın diye işini yapan makineler varmış, tedbirini dert etmesin diye otomatik akıllı alarm ve uyarı sistemleri varmış.
Hatta insan paşa beynini yormasın diye derdine çözüm bulan, onun yerine düşünen yapay zekalar bile varmış. Durum o kadar ilerlemiş ki dönemin icatlarının yapıldığı keşif laboratuvarlarında bilim insanından çok bilim robotları çalışır hâle gelmiş.
Hâl böyle olunca önce hareketten sonra da düşünmeden kesilmiş insan. Bu da beraberinde bir sürü problem getirmiş. Problemler o seviye teknolojiler için çözülemeyecek şeyler değilmiş. Bir tanesi hariç: İnsanlığın çözüm bulsun diye makine üretemediği tek sorun uyku problemi imiş
Buna ne yapay zekalar ne de beyin hamlaması yaşayan bilim adamları çare bulabilmiş.
İnsanlar hareket etmediği ve düşünmediği için yorulmuyormuş fakat doğal olarak bir miktar uykuya ihtiyaç duyuyorlarmış. Doğal uykuya; uyku ilacıyla zoraki getirilen ve insan bedenini uyuşturan, fiziki anlamda değil tıbbi anlamda yoran kimyasallarla getirilen sahte uykuya değil. Yaşamak için şifaya, şifa için günlük doğal ve sağlıklı bir miktar uykuya...
Çağı oraya kadar taşıyan ve taşıyacak olan robotlara, yapay zekâlara, akıllı alarm sistemlerine, onu istediği yere götürecek olan trafiksiz ulaşım sistemlerine, sonraki 20 yıl içerisinde edinebileceği hastalıkları önceden saptayıp önlem alabilecek ve insan ömrünü 20 yıl uzatabilecek kadar teknolojiye, bilim ve tekniğe ulaşan koca insan küçük bir uykuya muhtaçmış.
İnsanlık uyku ihtiyacını yapay bir icatla, kendi doğasıyla oynayarak geçiremeyeceğini anlayınca iş başa düşmüş.
Başta zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacak kadar uykusuz kalan insanlar ani ölümlere maruz kalmasın diye ciddi kısıtlamalar getirilmiş. Uyku saati geldiğinde insana uyarı yapıp dış dünyayla bağlantısını tamamen keserek yaşam kapsülü siyah renge bürünmüş. Tüm bunların zamanını ayarlamayı düşünmek hamlamış beyinler için çok da zor olmamış fakat sağlam bir çözüm olmadığı için uzun sürmemiş.
Zorla uyutulmaya çalışılan insanlar çok uykusuz olmalarına rağmen uyuyamamış. Bu o korkulan ani ölümleri tetikleyecek ikinci dalga olmuş.
Hemen dönemin bakanlar kurulu toplantı yapmış.
Hayatta tutmaları gereken vatandaşları için endişeliymiş her biri.
Kurulda danışman olarak bilim insanı da varmış. Çaresiz olan bakanlar düşünmekte zorlandığı için sürekli ne yapacaklarını bilim insanına sormuşlar.
Bilim insanının bu taze sorun karşısında hipotezleri varmış fakat sonuçlarını öğrenebilmek için deney yapacak vakti olmamış.
Ona yardım edebilecek, planın sonunda ne olacağını analiz eden bilim robotları ise daha önce benzer bir vakayla bağdaştıramadıkları için yetersiz kalıyormuş.
"Efendim..."demiş ve başlamış analizlerini anlatmaya.
"Aynı durumu ben de yaşadığım için neden uyuyamadığımı buldum. Diğer insanların da aynı durumdan muzdarip olduğu için uyuyamadığını tahmin ediyorum. Bu sorun çözülürse uyuyabileceğimizi düşünüyorum." demiş konuşmasını, konuşurken düşündüğü için yavaşça bitiren bilim insanı.
Yönetici bakan "Sorunu çözmek için ne olduğunu bilmek büyük bir adımdı. Ben de bir sürü kontrol ve analiz yaptırdım fakat bir türlü uykumu engelleyen sorunu bulamadık. Sağlıkçıların bulamadığı sorunu söyler misin merak ettim doğrusu?" demiş bilim insanını aratacak yavaşlıkta.
Bakanlar ikisinin konuşmasını dinlerken dikkatliymiş fakat sonuna doğru çok uzun gelen konuşmaları onları sıkmış. Hâlbuki bir konuşsalar onlardan aşağı kalır yanları yokmuş.
Konuşmak değilmiş zor olan, ciddi ortamda düşünerek tartıp biçerek pratiksiz konuşmakmış onları yavaşlatan.
Hepsi merakla bilim insanına dönmüş. Bilim insanı derin bir nefes alarak tek seferde söylemiş. "Sorun rüya görememek."
Önce bir sessizlik olsa da onaylayan mırıltılar yükselmiş.
"Evet, doğru." Gibi şeyler çıkıyormuş. Yüzlerindeki ifade ise bunu bende biliyordum gibiymiş. Tıpkı yanlış bildiğin soruya "Ya ötekini diyecektim." Tepkisini verir gibiymiş ifadeleri. İnsanlık bu kadar küçük detayı bilmeyi bile büyük bir başarı sayacak kadar düşünmekten yoksunlaşmış işte.
En sonunda yine bilim insanına dönüp envaiçeşit soru kalabalığı yapmışlar. Gürültüden sadece birkaçını seçebilmiş. "Nasıl düzelteceksin?"
"Nasıl çözeceksin?"
"Çözüm ne?" dediklerinde bilim insanı sinirlenmiş. Her şey ona kalıyormuş gibi hissediyormuş ama sesini çıkaramamış.
"Efendim bir çözümüm var aslında fakat sonuçları neler olur bilmiyorum. Her şeye hazırlıklı olmalıyız."
İzin aldıktan sonra başlamış anlatmaya.
"Rüya görebilen insanları tespit edip bir yere toplayacağız. Rüya göremeyen insanlardan etkilenmeyecekleri izole bir yere... Onların gördükleri rüyaları aynı zamanda başka insanların görebileceği bir teknolojiyi kısa zamanda robotlarımla hazırlayabileceğimi düşünüyorum."
O dönemde insanlığın konuşmasını gerektirmeyen teknoloji düşünceleri iletebiliyormuş. Hâliyle düşleri de iletecek versiyonu için biraz çalışılabilirmiş. Bu defa işler biraz değişecekmiş. Düşünce ileten teknoloji halkın kullanımına açık değilken düş ileten teknoloji buna göre tasarlanmalıymış.
"Elimizde başka bir seçenek yoksa denemekten başka çaremiz yok." demiş yönetici.
Yöneticinin aceleci tavrından çekinen bilim insanı sakıncalarını söylemiş.
"Efendim, çok fazla pürüz var. Bildiğiniz gibi rüyalar spiritüel anılar sayıldığı için kayda alınamaz. En azından biz o teknolojiye henüz erişemedik. Bu yüzden önceden kontrol edip seçme gibi bir şansımız yok."
"Kâbus görmeye de razıyım yeter ki birkaç damla uyku uyuyabileyim."
Yöneticinin çaresizce verdiği cevap üzerine çözüm yürürlüğe konulmuş.
Fakat bilim insanının da dediği gibi pürüzler varmış.
Mesela kâbus gören bazı yaşlı insanların kalbi rüyayı kaldıramamış, bunlara yönetici de dahilmiş.
Bir süre de böyle kayıp verdikten sonra rüya odası projesi yıllar geçtikçe gelişmiş.
Artık onun için özel insanlar yetiştiriliyormuş.
Geçen sürede rüya kayıt cihazı da icat edilmiş. Bu cihazla kayda alınan rüyalar önce kontrol ediliyor sonra test sürümü olarak ön izlemeye çıkarılıyor, onay aldıktan sonra da insanlara sunuluyormuş.
Hatta bu sistem o kadar gelişmiş ki rüyasını izleyerek uyuduğun insanı özellikle seçebilir hâle gelmişsin. Artık oyuncular, yazarlar ve yıldızlar haricinde bir de rüya ünlüleri ortaya çıkmış.
İnsanlık bu ihtiyacını da zor da olsa karşılamış.
Fakat insanlığın ihtiyacı bitmemiş.
İnsanlık hep muhtaç olmalıymış ki yaşayabilsin.
Bağımlı olmalıymış ki onun ihtiyaçlarını karşılayacak kişilere ödeme yapabilsin.
Zamanın bu kadar geliştiği, insanların çalışmasına gerek kalmadığı dönemde ekonomi böyle işliyor devlet böyle ayakta kalıyormuş.
İnsan için hep bir varsa bir yokmuş.
Rüya Tacirleri kitabının geçtiği gelecek evreni. Hakkında daha fazlasını okuyun Rüya Tacirleri.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Gerçekten çok başarılı bir kitap. Günümüzde artık klasik olan o kadar kurgu var ki? Bunun kurgusu bana çok yaratıcı geldi.
Özgün ve etkileyici bir konu, yazarımızın bu konuyu iyi bir şekilde işleyeceğine olan inancım tam. Şimdiye kadar okumadığım için pişmanım. Başarılarının devamını dilerim yazarım
Olay örgüsünden kapak tasarımına kadar çok güzel. Hikaye dolaylı olarak insan ve hayal gücü ilişkisini de işliyor. En sevdiğim yanı ise yediden yetmişe herkese uygun olması. Bu kitabı 3 yaşındaki kuzenime bile okurum.
Özgünlüğü konusundan çokça bahsedilmiş ve bana bir şey kalmamış diye düşünemem. Konusu bir bilim kurgu esintisi veriyor bana. Sanki bir film izliyor gibi. Neden mi? Çünkü film sektöründeki gözle görebildiklerim yazarın betimlemeleriyle bana bir seyirlik film sunuyor. Özgünlük ve akıcı üslübuyla harmanlanan o kitap: Rüya tacirleri.
Başta rüya satma düşüncesi çok tuhaf ve ilginç gelmişti. Özgün ve içine çeken atmosferi beni korkutmaya başladı. Aklımda acaba böyle bir şey gerçekten de olsaydı ne olurdu düşüncesi dolanıp duruyor. Tek kelimeyle derecelendirilemeyecek kadar muazzam bir kurgu. Bir bilim kurgu aşığı olarak kurgıya aşık olmuş bulunmaktayım. Sevgili yazarımı beni de kitabın içine al diye darlamaya gidiyorum.
Ziyaretçilerimize Reklamlar göstererek Inkspired’ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen AdBlocker’ı beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bizi destekleyin.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired’i normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin..