Elinde sadece hayalleri olan bir insana neden çelme takarlar?
Bizim elimizde başarı değil, sadece hayali var. Onların elinde de başarısızlık ve heves kırıcı bir dil. Mutlu olursak diye ödleri kopuyor mutsuzların. Bu korkakların cesaret edebildiği tek konu başkalarının mutluluğuna engel olmak. Hayattaki uzmanlık kazandıkları tek başarı bile başarısızlık. Başarısız oldukları için bu hale geldiler ve sonra her başarısız olan insan gördüklerinde çok mutlu oldular, buna bağımlı oldular. Adı mutluluk değil bu hastalıklı şeyin.
Küçük bir hikaye anlatayım. Bir yavru kuş varmış. Diğer tüm büyük kuşlar gibi uçabilmeyi hayal ediyormuş. Bir uçsa... Bir sürü güzel şey yapacakmış. Bir kanat çırpmış, olmamış. Bir kez daha denemiş ve yine olmamış. Üzülmemiş, hevesini hiç kaybetmemiş ve farklı yöntemler denemiş. "Fazla küçüksün."demiş kafesteki yetişkin bir kuş. "Olsun, büyüyünce uçacağım. O zamana kadar kendimi geliştirmeye çalışıyorum."demiş yavru kuş. "Kendini geliştirsen ne yazar... Sadece büyüyünce uçabileceksin, bu çaban hiçbir işe yaramaz, boşuna uğraşma."demiş büyük kuş. "Ama benim yaşımda yapabilenler var. Ben de yapabilirim."demiş yavru kuş. Büyük kuş alaycı bir şekilde gülmüş. "Sen onlar değilsin ama. Onlar başarmışsa bile senin başaracağın ne malum?"
"Denemeden bilemem."
"Bak küçük, sen kendini kandırmaya devam et. Hiçbir şey bilmiyorsun, çok küçüksün. Hem ortalık kendini çok şey bildiğini sanan küçük kuşlarla doldu. Bırak bari sen uçmaya çalışma."
Kendini çok şey bildiğini sanan küçük kuşlarla doldu... Çok iğrenerek ve küçümseyerek böyle söylediğinde küçük kuş utanmıştı. Sanki kendisi hakkında böyle düşünüyor gibi hissetmişti. Neden öyle demişti ki büyük kuş? Sonuçta o da kuştu ama neden nasıl uçacağını göstermek, anlatmak yerine vazgeçirmeye çalışmıştı? Annesi olsa hep desteklemeye ve yüreklendirmeye çalışırdı. Annesine alıştığı için tüm büyük kuiları eğitici ve merhametli sanıyordu. Bu kafesteki kuşu hiç anlayamadığı gibi bir de dediklerine üzülmüştü.
Bu esnada onları uzaktan izleyen başka bir kuş ailesi vardı. Onların da yavru kuşları vardı. Henüz uçmayı yeni öğrenmiş yavru kuşlarıyla beraber uzaktaki yavru kuşun neden çabalamayı bıraktığını merak ediyorlardı. Onlar da merakla izlemişlerdi ve neredeyse başarırken heyecanlanmışlardı. Fakat şimdi çabalamayı bırakmasını anlamadılar ve üzüldüler.
"Sen uçup bir sürü şey yapınca kimsenin umrunda olmayacak bu? Yani boşuna çabalıyorsun, uçsan ne uçmasan ne?"dedi kafesteki kuş.
"Ama aklımda çok güzel şeyler vardı ve heyecanlıydım. Eminim benim gibi..."
"Ya ne fark eder? Her yıl yumurtadan böyle senin gibi farklı fikirlerim var diyen kuşlar çıkıyor ama hiçbir şeyi değiştirmedikleri gibi bir de kafa şişiriyorlar. Bırak, istemez. Gereksiz icatlar çıkartıp dünyayı daha katlanılmaz yapanlardan olma sen."
"Ama benim fikirlerimin sıkıcı olacağını nereden biliyorsun?"
"Bilmeme gerek yok."
"Ama dinlemedin bile."
"Buna gerek yok."
Yavru kuşun annesi yuvaya dönünce kafesteki kuş sessizleşip yemine gömüldü.
Anne kuş yavrusuna sordu. "O da kim ve sana ne dedi?"
Yavru kuş olayı bir bir anlattığında annesi onu sevindirmeye çalıştı. Fakat yavru kuş "Neden öyle dedi ki?"diye sormaktan vazgeçmedi.
"Bazı şeylerin nedeni olmaz yavru kuşum."
"Ama anlamı olmalı. Anlamsız olan şeyler kafama takılır."
O esnada yanlarından aynı türde kuşlar oyun oynarak, havada takla atarak, uçup geçtiler. Yavru kuş sevindi ve hoş buldu. Kafesteki kuş bunu görünce "Serseriler."diye mırıldandı.
Yavru kuş, kafestekinin güzel olan bir şeyi de beğenmediğini görünce şaşırdı. Kendisini beceriksiz diye beğenmiyor sanmıştı. Şimdi daha çok düşündü.
"Bıktım böyle kendini bir şey sanarak yaşayanlardan. Hiçbir şey değilsiniz işte. Uçsanız ne uçmasanız ne. Bir işe yaramayacak zaten, durun durduğunuz yerde."
"Hey hey kafesteki!"diye bağırdı anne kuş. "Kafesinin içinden dünyayı yönetmeye çalışma. Zira seni dinleyerek dönmüyor bu gezegen."
"Sinirimi bozmayın benim. Sinirimi bozan her şeye müdahale edebilirim. Kimse kimsenin keyfini bozamaz bu dünyada. Kolay değil öyle!"diye yanıt aldı kafestekinden.
Sonra anne kuş, yavrusuna ve çevreye baktı. En son dönüp kafestekine baktı. "O halde şikayet etmeyi de o boş konuşmalarını da kes, sesini duymayalım. Zira bizi oldukça rahatsız ediyorsun."
"Ne diyorsun sen be vahşi!"
"Senin fikirlerin kimsenin umrunda olmayacak diyorum. Sessiz ol ve keyif kaçırma!"
"Vahşisiniz diye dünya size mi kaldı sanıyorsun?"dedi kafesteki.
"Kafestesin ama dünya senin sanıyorsun!"dedi anne kuş.
"Bir kere ben tercihen buradayım. İstesem çıkarım ve uçarım ama gerek duymuyorum. Böyle de yaşanıyor ve her istediğim gerçekleşiyor. Ben mutluyum. Size gıpta etmiyorum ki kale alıp muhatap olayım."
Tam o esnada balkon kapısı açıldı ve bir insan gelip kafesi kaldırdı. "Yeterince nefes almışsındır."dedi kafesteki kuşa ve onunla birlikte evin içine girdi, kapıyı ardından kapattı. Balkonu izleyen kuş yuvasındaki yavru kuş annesine döndü. Bu defaki sorusu şuydu. "Anne o kuş... Kafesin sahipleri izin verdiğinde mi nefes alabiliyor?"
"Aynen yavrucuğum. Buna rağmen tüm açık hava ona aitmiş gibi de kuşlara dil uzatıyordu. "
Sadece yazarlık* değil mevzu... İçinde hayal gücü barındıran hiçbir şeyi elimizden alamaz. Ne kadar gelişirse gelişsin ai, insan taklidi olmaktan öteye geçemeyecek. Yapay zeka* daha adı itibariyle onun kapsamı belli. Taklitçi* fonksiyonlarıyla ortaya çıkarılıp varlığını sürdüren hiçbir şey özgünlüğü* taklit edemez.
İnsanın kopyalanamayacak tek özelliği belki de özgünlük*.
O kavram da adı itibariyle kapsamını belli ediyor çünkü. Kopyalanabilse, taklit edilebilse adı özgünlük olmazdı.
Yapay zeka birçok iş kolunu daraltacak ve insan gücü, çabası gereken birçok işi alıp insanları işsiz bırakacak. Yazarlık da yapabilecek elbette. Sizi şaşırtabilecek kadar güzel kullanacak edebiyatı.
İşte tam da bu kısımda kendinizi göstermenin en mümkün anını bulacaksınız. Çünkü yapay zekanın tek açığı özgünlük* olacak. Bir gün her şey çözülüp de bu sorun çözülemediğinde insanların daha da görebileceği bir hâl alacak. İşte o zaman taklitçiliğe değil yaratıcılığa, aynılaşmaya değil özgünlüğe muhtaç kalacaklar. Bunlar çeşitli sorunlarla önlerine gelecek ama sebep aynı olacak.
Siz o sebebe istediğiniz ismi verin, niteliği aynı olacak. Özgünlük, yaratıcılık, hayal gücü, benzersizlik, farklılık...
Bir gün yazarlık mesleği elimizden alınsa bile insan yazarlar yok olmayacak. Sayısı çok azalacak belki ama çok daha değerli olacak o azınlık. Çünkü yapay zekanın yapamadığını yapacak.
Günümüzde insanlara bir bakın. Fikirleri bile o kadar benzer ki... Çünkü daha önce düşünülmemiş bir fikri düşünmek imkansızdır diyorlar... İlk insanlar düşünmüştür belki daha önce düşünülmemişi, ama şimdi bu imkansız diyorlar...
Böyle bir dünyada fikir hırsızlığına karşı kurulan mahkemeler bence yeterli olmuyor ama konumuz bu değil.
Her şeye rağmen, çoğunluğun buna inanmasına rağmen insan daha yenisini düşünebilir, yapabilir... Yapay zekaya karşı gelecekte elimizde olacak olan tek koz da bu olabilir.
Ben bunları yeni düşünmedim. Çok daha önce düşünüp Rüya Tacirleri kitabımın evrenini buna göre kurgulamıştım. Yapay zekanın, robotların her yeri sardığı ve her iş kolunu daralttığı bir dünyada çözemediği tek bir sorun vardı... Bu sorunu yapay zekalar değil, yalnızca insanın kabiliyeti çözecekti. Evet insandaki özgünlük kabiliyeti. Ona istediğiniz ismi verin.
Madem insan yapay zekadan üstündü şu anda nasıl olmuyor bu? Her insan değil çünkü. Sen iki insanı bile yan yana koyunca biri daha zeki diyebiliyorsan elbette yapay zekada da bunu diyebilirsin. İnsanın bu potansiyeli var diyorum. Çünkü insan beyni neyle ilgilenirse o yönde kapasitesini geliştirir. Sizler de farklılıklarla ve farklılıklar üretmeyle ilgileniyorsanız eğer... Her çabanızda daha da özgünlük açısından gelişmiş bir zihne sahip olacaksınız.
Rüya Tacirleri kitabımda bunu işledim demiştim... Konuyu buraya bağlamak fena olmadı ama cidden alakalı oldukları için güzel oldu diyebilirim.
Son olarak şu konuya da değineyim. Fikir hırsızlığı için kurulan mahkemeleri yeterli bulmuyorum dedim... Çünkü anlatmak istediğim şey şuydu: Madem bir insanın düşündüğü fikir mutlaka başka bir insanın, geçmişteki birilerin de aklına gelmiş oluyor ve bu çok doğal kabul ediliyor, o halde o insanı fikir çalmakla suçlayamazsın. Suçlayamazsan yaptırım da yapamazsın, ceza çekmez yani.
E bu zaten böyle... Fikir hırsızlığı mahkemeleri yok zaten, telif hakkı mahkemeleri var diyebiliriz. İnsanların aklından geçen düşüncelerin, kullandığı fikirlerin benzerliği yüzünden değil, yazılı kanıtlı bir eserin aynen alınıp yine yazılı kanıtlı olarak kullanıldığı tespit edilerek suçlama yapılabiliyor. Ancak delil varsa ceza mümkün oluyor.
Üstelik eğer kullanılan cümle, parça ya da her neyse... Kaynakça belirterek kullanılmışsa çalmış sayılmıyor, çünkü gerçek sahibini belirtmiş, haklara saygı göstermiş oluyor.
Ben orada insanların fikirleri bile birbirine benzerken ve özgünlük oldukça azınlıktayken yapay zekanın fikirlerinin de yine insanlarınkine benzeyeceğini, işte bu yüzden özgünlüğün hep insana has bir özellik olarak kalacağını belirtmek istedim, bunu yaparken de yanlış anlaşılmasın diye verdiğim detayı sonda açıkladım.
Fikirler benzeyebilir, çalıntı olmadığı sürece buna kızmayız.
Fikirler benzeyebilir, aynı fikirden çıkan farklı üretimler tarzını kanıtlar. Fikirler benziyor, bu o kadar doğal bir şey ki yapay zekanın fikirleri de insanlarınkine benziyor. Ondan korkmayın, o size ayna tutuyor.
Aynalar dışımızın yansımasını gösterir. Bizler cevherimizi içimizde saklıyoruz. İşte yapay zekanın elimizden alamayacağı tek şey.
Bu arada madem birkaç konudan bahsetmiş oldum ona da tekrar detay geçeyim. Elinizde yazılı kanıt yoksa sırf fikirleri benziyor diye kimseyi hırsızlıkla suçlayamazsınız. Çünkü dediğim gibi fikir hırsızlığı mahkememiz yok, telif hakkı mahkemelerimiz var.
(Bu arada hukuk dilinin inceliklerine hakim değilim. Yasalarda fikir hırsızlığı mahkemesi* diye bir şey gerçekten varsa bile benim kastettiğim o değil. Ben içeriği adlandırmaya çalışırken bu ismi buluverdim. Demek istedim ki düşüncelerimizden değil eylemlerimizden (kanıtlardan) sorumluyuz.)
Bölüm bitiyor. Konudan konuya çok atladıysam affola.
Siz unutmayın diye tekrar hatırlatayım. Buradaki düşüncelerimle ilham olan ve kurgulayarak bu durumu daha detaylı anlattığım Rüya Tacirleri kitabıma beklerim sizleri.
Hem o bir kitap olduğu için fikir olarak kalmadı, yazılı bir belge niteliğinde. Yani bu özgün eserim çalınırsa telif hakkı mahkemeleri artık bana yardımcı olabiliyor.
(Konuları nasıl iç içe yedirdim ama... Bence güzel bağlantı kuruyorum. ;)
Yazmaya devam etmek için güdüye ihtiyacım olabilir. Okuduğunuzu görürsem sevinirim.
28 Mayıs 2024 21:33 2 Rapor Yerleştir 4Inkspired üzerinden anlatayım ama tüm kitaplarda anlaşılması gereken bir ayrım.
Inkspired'de türler arasında "Yetişkin İçerik" diye belirtilmiş.
Tür* diyorum çünkü bir kitabın türü bu demek kitabın ne üzerine yazılacağını belirtir.
Mesela tür fantastikse fantastik içerikli olaylar üzerine yazılması beklenir.
Tür Yetişkin İçerik demek de 18+ içerikler üzerine kitabın kurulması demektir. Şimdi size 18+ demek şiddet, kötü örnek demek diye açıklayabilirim ama en bilindik örnek cinsellik. Zaten konumuz da o ondan konuşalım direkt.
Bir kitabın türü zaten Yetişkin İçerik ise sen içeriğin cinsellik amacı etrafında kurulduğunu bilirsin. Kitap zaten sana benim türüm bu, bak haberin olsun diyerek belirtir ve içerde gördüğün manzaraya şaşırmazsın.
Fakat bir de türü Yetişkin İçerik olmayan ama kitapta 'yetişkin içerik ögeleri mevcuttur' ibaresi, uyarısı bulunan yerler oluyor. Kitabın ayarlarından yazar bunu seçebiliyor. Ya da direkt okur yaş kesimini seçiyor.
Bu kitaplara şöyle örnek vereyim...
Kitabın türü Fantastik olsun. Yetişkin İçerik ögeleri barındırmaktadır ibaresi olsun. Kitabın olayları fantastik merkezli anlatılıyor, türü o, bu normal. Fakat az bir miktar yetişkin içerik sahne var. Olabilir. Çünkü bu uyarıyı yapmıştı.
❗Yetişkin içerik barındırmak ile yetişkin içerik türü aynı şey değildir, aynı kefeye konulmamalıdır.❗
Biri tüm kitabı kaplar, tema odur.
Diğeri konuk oyuncu gibidir, asıl türün yanında türü değiştirebilecek bir etkisi yoktur.
Yani bir kitap yetişkin içerik ögesi barındırıyor diye onu "Cinsellik Kitabıııı!!!" diye yaftalayamazsınız.
Saygılar.
Bu bölüm bana baya Wattpad Kılavuzu havası verdi. Neden acaba? Acaba zihniyetler benzer olduğu için mi? Bana bu açıklamayı yaptırtacak kadar
😳* zihniyetlerle burada da karşılaştığım için mi? Mümkün.
14 Mayıs 2024 16:02 0 Rapor Yerleştir 4Başlıktaki cümle, anlatacağım olaydaki malum zatın ağzından çıkmıştır.
***
Bugün size bir olay anlatarak onun üzerinden ⚠️insanlık meselesi bölümü çıkaracağım.
Zaten detaylı bir anlatım yapacağım ama bölüm içeriğini özetleyici bir bilgilendirme bırakıyorum aşağı. Durumu yaşamış olanlarınız varsa zaten özetten anlayacaktır. Merak edenler ise detayları okuyabilir.
📎Özet çıkarım
Anlatacağım olay şununla ilgili: Yazmak ve yazılarına karşılık alamayıp kıskançlık yapmak.
Çıkarılacak ders: kendinden başka herkesi aynı kefeye koyup çamurlayarak kendini değerli görmeye çalışmaktansa kendini geliştirmek için vakit harcayan insan yazılarının karşılığını elbette alacaktır ve kıskançlığın toksik kanseri ona bulaşmayacaktır.
👓👀Detaylar
Olay Inkspired'da yaşandı. İsim vermeyeceğim.
Daha iyi anlamanız için hakkımda biraz bilgi vermem lazım. (Bilgi bölümünü de işaretliyorum)
📎Benim hakkımda bilgi bölümü...
Benim hakkımda* içerikli yazılarımı okumuş olanlar, bloglarımı (hem Kleopati hem Nixe üzerinden okumuş olanlar) zaten biliyordur yazı hayatımın geçmişini. Bilmeyenler için şöyle özetleyeyim. Yazı hayatımın 9.yılındayım. Yazı türlerinin çoğunda (ister kurgusal ister düşünceye dayalı metinler olsun) hatrı sayılır derecede kalemimi eskitmişimdir. Profesyonel eleştiriyle uğraştığım 2. yıldayım. Profesyonel diyebiliyorum çünkü kitap doktorları birliği kurulduğunda da resmi olarak yazıya döktüğüm ve hâlâ internette bulabileceğiniz doğru eleştiri, gerçek eleştiri nasıl yapılır kaynaklarını derledim. Nasıl derledim? Bu işi resmi olarak yapan gerçek eleştirmenlerin makalelerini okudum, çalıştım, kendi özetimi çıkardım ve bir çömez eleştirmeni geçtim sıradan bir insanın bile rahatlıkla anlayabileceği hâle getirdim. Bir sürü dijital aktif kitaba eleştiri ve gelişim önerisi yazısı hazırladım. (Anlatacağım olay da eleştirdiğim kitaplardan biriyle ilgili)
📎Bilgi bölümü bitiş.
❗Olay...
Bu durumda, şu anda burada bir kitabı en iyi, en doğru şekilde nasıl değerlendiririz sorusunu en iyi cevaplayabilecek insanlardan biriyim. Gerçek eleştiriyi bilen ve uygulayan birisi bir kitabı en iyi şekilde değerlendirecek kişidir. Eleştirilerimi en zor kaynak bulacağım yerde yapmıştım. Wattpad'da. Evet, hepimizin çürüdü bu umutsuz dünya dediği yerde. Oradan kaç tane umutlu değerli kalem buldum inanamazsınız. Meğer çürüyen tek şey oradan değer çıkacağına inanmayan umutlarmış. Yeni kalemlere artık şans veremeyen bir uygulama idi... Benim eleştirilerimde çok detay çalıştığım kitaplardan biri, hatta tarafımca en yüksek dereceyi verdiğim kitaplardan birinin yazarı Inkspired'de hakarete tutulmuş. Bakın... Wattpad'da, çöplüğün arasında fanusta bir gül buluyorum ve onu erkenden kurtarıp fanusunu Inkspired'de açmak istiyorum... Çünkü Inkspired rengarenk verimli bir bahçe, güle uygun bir yer. Sonra, Wattpad'da yemediği çamuru burada yiyor gülüm.
Bu durumda insanın aklına takılıyor. Çöplük ve bahçe dediğimiz yer ortam değil de insanların zihniyetiyse ne olacak?
Bu da bir soru ama ben olaya dönüyorum.
Benim kaliteli yazarımın eserine içinde "ucube yazılar, çöp kurgu" ifadeleri geçen hakaretli bir yorum bırakılmış. Kitabı okumadan yorum bıraktığı o kadar belliydi ki. İtham ettiği şeyleri içermediğine ben şahitlik edebilirim, öyle kapaktan, bir iki kesite bakarak tüm o kitaplar gibi bu kitabı da ipe götüremez. (İçermek ve anlatmak arasındaki büyük farkı sonraki bölümde açıklayacağım.)
Yazarımın ödüller aldığı, özel okunma listelerine eklendiği ve Inkspired'de bizzat ceo tarafından onaylandığı, yazarın da onaylanmış bir yazar olması detaylarının hepsine kör olup "Wattpad'dan gelen kurgular burayı kirletiyor."kefesine onu koyması öyle saçma ve yanlıştı ki.
Okumadığı belli olduğu halde neden böyle bir şey yapmış? Cevap net. Kıskançlık. Hatta kendisi de açık açık 'benim yazdığım eser okunmazken bunun yer kaplaması haksızlık' tarzında bir ifadeyle bitirerek kıskançlığını netçe ortaya koyuyor.
Böyle kıskançlık kökenli davranışın sahibi olan gelişimini tamamlamamış ergenler normalde kâle alınmayacak kadar yersiz konuşurlar. Peki biz neden kâle alıp bu olayı anlattık ve cevap verircesine kanıtlar sunduk?
Çünkü biz önünü kesmek istedik. Biz dediğim, tüm gerçek eleştiri yapan farkındalıklı insanlar. Ona bir cevap verecektik ki ondan sonra gelen insanlar verilen cevabı görüp de duracaktı. Bilirsiniz, boş sokakta havlayan köpek çok olur.
Sesleri kestik yani, buranın boş bir sokak olmadığını netçe belirttik ki sonradan gelecek olan canlılar arasında yalnızca insanlar kitaplarımıza devam etsin. Kitabı okuma bile okumadan diğer o tüm çok linçlenen kitaplar kategorisine koyan canlıların yol geçen hanı olmasın diye.
Bakınız, hayatta bana çok kez insanlar 'yaşına göre fazla olgunsun' dediler. Çünkü atalarımızın da dediği gibi bu işler... 'Akıl' yaşta değil başta oluyor. Fakat hadi diyelim insanın öğrenme kapasitesini yaşı ile değerlendiriyorsunuz... Ben yaşıtım olan, hatta daha büyüğüm olan insanlarda bile öyle şeylere şahit oldum ki... Benim çok daha önceden deneyimlediğim bir şeyle hâlâ mücadele ediyor. Yani hâlâ çocukluktan çıkamamış hatalar yapıyor, bedeni büyümüş ama aklı büyümemekte ısrarcı oluyor. O insanlar yaşıtım da olsa bana benden çok daha geride kalmış bir hayat bakışına sahip geldikleri için onlarla muhatap olmayı tercih etmiyorum, bazıları cidden öğrenmeyeceğim diye inatçılar çünkü. Böyle insanlar sizi geri çeker, geliştirecek, ileri taşıyacak, beraber ileri gideceğiniz insanlar değildir. İşte yine o insanlara yardım etmek de sizin vazifeniz değildir. Çünkü bu hayatta herkesin imtihanı kendine özel, sınavı kendisi geçmeli.
Neymiş?
İnsan büyük görünüyor diye aklı büyük demek değilmiş.
Neymiş?
İnsan ne kadar büyürse büyüsün cahil olabilirmiş.
Bu durumda n'apalım?
Umudu mu keselim?
Hayır.
Umudu kesecek olsak bu bölümü yazmazdım.
Bu bölümü yazdım çünkü... İnsan kaç yaşında olursa olsun öğrenmeye açıksa mutlaka öğrenir. İşte bu yüzden size bu olayı anlattım. Olaydaki insanın yaşını birkaç ipucuyla ergenlik çağlarında olarak tahmin ettik. Ama her ergen böyle davranışlar yapmıyor. Aynı zamanda böyle davranışları emin olun sadece ergenler yapmıyor.
Fakat gerçek şu ki... Yaşın kaç olursa olsun, öğrenmek isteyen bir insansan mutlaka öğreneceksin. Bu olayı yapan kişi öğrenemeyecek belki yanlışını ama burayı okuyan sen öğreneceksin. Bu olaydan ders çıkaracaksın, üstelik imtihanı sen yaşamamış olsan bile. Sonra bunu bir hayat hilesi gibi kullanabileceksin, önceden sahip olduğun bilgiyle gelecekte zaman kazanacaksın.
⚠️İnsanlık meselesi bölümü.
Çok eleştirilen çöplük kitaplar mevzusu malum, fakat bir kitabı kötülemek istiyorsunuz diye öyle çöplük damgası yapıştırmış olmanız kitabın çöp olduğunu değil sizin aşağılık kompleksli bir kıskanç olduğunuzu gösterir.
Çünkü aşağılık kompleksi insanlar kendini geliştirmek için çabalamak yerine kıskandıkları başarıya çamur atarak, onları aşağı çekerek düşürmeye çalışırlar. Kendileri başarmazlar, başaranı da başarısızlık seviyesine düşürünce daha iyi hissederler.
Düşüremezler. İşin sonunda elinde çamur lekeleri olan kişi o kıskançlar olacak. Ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar ışıltısı eksilmeyen elmaslar da başarı sahipleri olarak kalmaya devam edecek.
Sonraki bölüm bilinmesi gereken bir tür ayrımı içeriyor. Ögeler barındırmak ile tür farklıdır. Buyrunuz.
Ziyaretçilerimize Reklam göstererek Inkspired'ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen Reklam Engelleyici'yi beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bize destek olun.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired'ı normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin.
Yorumlar
0 Yorumlar